2008-01-14

FOÇA(En Gözde Tatil Beldesi Olmaya Aday)


Foça'nın Tarihi Bilgileri
Foça (Phokaia) ; İon yerleşimlerinin en önemlilerinden biriydi. Bugünkü batı uygarlığının temelleri, İ.Ö. 6. yüzyıl'da İonya'da atıldı. Dönemin İonya'sı felsefe, mimarlık ve heykeltraşçılıkta öncü oldu.Phokaia'lı Telephanes (İ.Ö. 5.yy) Pers saraylarını yapıtları ile donaymış bir heykeltraştı. Theodoros (İ.Ö. 4.yy) ünlü bir mimardı. İ.Ö. 494 yılındaki "Lade Deniz Savaşı"nı yöneten komutan Dionysos Phokaia'lıydı. Bu komutan da ismini mitolojinin en büyük kahramanlarından "Şarap Tanrısı" Dionysos'tan alıyordu.
"Şarap Tanrısı" DionysosAdını; kenti çevreleyen adalarında yaşayan foklardan alan Phokaia, İ.Ö. 11. yy'da Aiollar'ca kuruldu. İon yerleşimi İ.Ö. 9.yy'da başladı. Phokaialılar usta denizciydiler ; 50 kürekli & 500 yolcu alabilen tekneleri vardı. Mühendislik konusundaki üstün zekaları ve denizcilikteki başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz'e açılarak çok sayıda koloni kurdular. Foçalılar'ın tarihte kurduğu kolonilerin en önemlileri : Kardeniz'de Amysos (bugünkü Samsun); Çanakkale Boğazı'ndaki Lampsakos (bugünkü Lapseki); Midilli Adası'nda Methymna (bugünkü Molyvoz); Güney İtalya'da Elea (bugünkü Velia); Korsika'da Alalia; Güney Fransa'da Massalia (bugünkü Marsilya), Nice ve Antibes ; İspanya'da Ampuria'dır. Phokaialılar'ın denizcilikteki ustalığı, ticaret alanında da başarılı olmalarına olanak sağladı. Phokaia, İonya'da, doğal altın-gümüş karışımı elektron sikkeyi ilk bastıran kentlerden biriydi.

Phokaia bu başarıları ile bir çok uygarlığın iştahını kabartıyordu ve İ.Ö.546 yılında Persler'in tahrip ettiği ilk İon kentiydi. Pers istilası ile kentin görkemli çağı sona erdi, halkın büyük bir çoğunluğu kenti terketti. İ.Ö. 334'te Büyük İskender'in Anadolu'ya ayak basarak Pers egemenliğini ortadan kaldırması; yeni bir dönemin başlangıcı oldu. İskenderin ölümünden sonra sıra ile; Seleukoslar'ın, Bergama Krallığı'nın ve Romalılar'ın egemenliğine girdi. Erken Hristiyanlık döneminde psikoposluk merkeziydi.
Bugün Foça'nın bucağı konumunda olan Yenifoça'yı Cenevizliler kurdu ve buradaki şap madenini işlettiler.

Foça 13. yy'da Türk Beyliklerinden Çaka Bey'in; daha sonra Saruhan Beylliği'nin yönetimindeydi. Fatih Sultan Mehmet 1455'te Foça'yı Osmanlı İmparatorluğu topraklarına kattı. 1867'de Foça ve bucağı Yenifoça birleştirilerek Manisa eyaletine bağlandı. 15 Mayıs 1919'dan 11 Eylül 1922'ye kadar Yunanlılar'ın egemenliğindeydi. Kurtuluş Savaşı'nda 11 Eylül 1922'de Atatürk Foça'ya girdi ve 11 Eylül Foça'nın kurtuluşu olarak kutlanmaya başladı.


Foça'nın Tarihi Eserleri
Athena Tapınağı: Batı Anadolu'nun 12 İyon kentinden biri olan Phokaia kentinin ana tanrıçası olan Athena adına M.Ö. 590-580 yıllarında yapımına başlanan İyon düzeyindeki tapınak türünün erken örneklerinden biridir. Tüf taşından yapılmış sütunları, beşik çatı sistemini taşımaktadır. Athena tapınağının kazısı 1998-1999 kazı sezonunda başlamış ve halen devam etmektedir. Tapınak Phokaia'nın merkezinde ve şehre hakim bir konumdadır. Ana girişi doğuya bakmaktadır. Doğu yüzünün önünde de Athena'ya getirilen sunuların bırakıldığı bir sunak vardı. Tapınağın çevresi güzel bir podyum duvarı ile çevrilmekteydi.
Şu anki kazılarda bu podyum duvarının ortaya çıkarılması için çalışılmaktadır. Podyum duvarının üzerinde pek çok tapınak mimari parçaları da buunmuştur. Ayırıca Athena Kutsal Alanı 17 ve 18 yy'larda yaşam mekanı olarak kullanılmıştır. Bu döneme ait pek çok mimari ve seramik buluntular da ele geçirilmiştir.

Kybele Açıkhava Tapınağı: İ.Ö. 580 yılına tarihlenen yapıda, çeşitli büyüklüklerdeki beş nişte tanrıça Kybele'nin heykelleri ve kabartmaları yer alıyordu. Kayaya oyulmuş adak havuzuyla denizci fenerlerinin konulması için yapılan küçük nişler; denizden gelenlerin burada tapındıklarını gösteriyor. Kutsal alanın yaslandığı kayalık üzerindeki sur duvarları, duvar yapımının dört ayrı dönemini göstermektedir. Arkaik surlar, harçsız yapılmıştır. Roma dönemi surlarında kireç harcı kullanılırken; Ceneviz ve Osmanlı dönemi surlarında kireç harcı, kum, tuğla parçası ve kiremit tozlarından oluşan Horasan Harcı kullanılmıştır.
Athena'nın kökeni Babilli Kraliçe Izdar'a kadar gider. Kybele Anadolu'nun tanrıçasıdır. Kybele, Arkaik dönemden itibaren çok saygı görmüştür. Yeldeğirmenli tepe ile İncir Adası'nda da kutsal alanlar vardır.

Tiyatro: İ.Ö.340-330 yıllarına tarihlenen tiyatro son dönem kazılarda bulunmuştur. ANADOLU'NUN EN ESKİ TİYATROSUDUR. Kazı iki ayrı bölümde yapılmıştır. Birinci bölümde Analemna Duvarı iyi korunmuş bir halde ortaya çıkarılmış (4,5 m. yüksekliğinde); ikinci bölümde 4 ayrı basamak bulunmuştur. Basamaklarda Fuyte Oyta yazısına rastlanmıştır. Buradan her mahallenin ayrı bir bölümde yer aldığı ortaya konmuştur. İ.S. 1.yy'da seramik çöplüğü, 2.yy'da Nekropolis (mezarlık) olarak kullanılmıştır. Dayanıklı bir taş türü olmayan ve yörede Foça Taşı olarak anılan Tufa'dan yapılmıştır.

Arkaik Duvar & Heredot Duvarı : Son dönemdeki kazılarda Foça'nın Arkaik dönemde 5 km. uzunluğunda surlara sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Maltepe Tümülüsü tepesinde yapılan kazılarda İ.Ö.590-580 yıllarına tarihlenen sur duvarları bulunmuştur. Heredot bu duvarlardan sıkça bahsettiği için Heredot Duvarı olarak anılmaktadır. Payanda duvarın yanında yer alan 4m. genişliğindeki boşluğun kent kapısı olduğu saptanmıştır.Kazılarda çıkarılan Pers ok ve mızrak uçları, kırık amphoralar eski mancınık gülleleri İ.Ö.546'da büyük bir savaş olduğunu göstermiştir. Pers Komutanı Harpagos'un ordusuyla Phokaialılar arasındaki savaş, Harpagos'un zaferi ile sonuçlanmıştır.

Dış Kale: 1698 yılında yapılan kaleden geriye pek birşey kalmamıştır. İç kısımda Türk hamamının kalıntısı vardır.

Mozaikler: Son dönemdeki kazılarda Arkaik, klasik, Helenistik ve Roma dönemine ait yerleşim katları ortaya çıkarılmıştır. 1993'teki kazılarda çıkarılan İ.S.5-4 yy'lara tarihlenen Roma dönemi villasının taban mozaiklerinden biri hasarsızdır. Diğeri biraz ileride kısmen hasarlı olarak bulunmuştur. Sağlam kısmı restore edilip İzmir Arkeoloji Müzesi'ne konmuştur.Taş Ev: Foça'nın 7 km. kadar doğusunda kuru bir dere yatağı kenarında, İ.Ö. 4.yy'a tarihlenen, Lydia / Lykia geleneğinde; Pers etkisi altında kalınarak yapılmış bir mezar anıttır.

Şeytan Hamamı: Antik Çağ'da kayalar oyularak yapılmış bir aile mezarıdır. Mezar uzun bir yol ve iki mezar odasından oluşmuştur. Yapılan kazılar sırasında bulunan seramik, mezarın İ.Ö.4. yy'a ait olduğunu ortaya koymuştur.

Sur ve Beşkapılar: Beşkapılar, Osmanlı dönemi kalesinin kayıkhane bölümüdür. Buradaki yazıta göre Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1538-1539 yıllarında onarım görmüştür. Beşkapılar, 1983 ve 1994 yıllarında restore edilmiştir. Şehrin etrafını çevreleyen surların en iyi korunmuş bölümleri, yarımada üzerindeki Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait onarımlardır. Beşkapılar'da bilimsel kazılar yapılmaktadır.

Yel Değirmenleri: Foça'ya gelirken indiğiniz yokuşun solunda yer alan dağdır Top Dağı ve üzerinde tarihi yel değirmenleri vardır. Artık yikilmaya yüz tutmuştur ama hem tarihi anımsatır size hem de güzel bir manzara yaşatır. Yakın zamanda yel değirmenlerinin restorasyonu planlanmaktadır.

Fatih Camii: Foça'nın Türk dönemine ait en önemli yapısıdır. Yapıda ik ikitabe vardır. Avlu kapısındaki kitabe 1531 tarihlidir. Kitabeye göre Avlu Kapısı Mustafa Ağa adlı bir kişi tarafından yaptırılmıştır. Ana giriş üzerindeki kitabeye göre de Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle yeniden inşa ettirilmiştir. Kitabelerden, caminin Foça'nın fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılarak 1531 yılında bir avlu ile çevrelendiği, daha sonra Kanuni Sultan Süleyman'ın emri ile ancak onun ölümünden sonra 1569-1570 yıllarında yeniden inşa edildiği anlaşılmıştır.

Kayalar Camii: Dikdörtgen planlı düz tavanla örtülü bir camidir. 15 ya da 16.yy'da yapıldığı sanılmaktadır. Minaresi 19.yy'da yapılmıştır.Bizans dönemine ait devşirme malzeme kullanılmış, üzerini örten ahşap tavan yenilenmiştir.
Hafız Süleyman Mescidi: Giriş açıklığı üzerindeki kitabeye göre 1548'de Foça Kalesi dizdarı Kurt Hacı Mustafa tarafından inşa ettirilmiştir. Günümüzdeki şeklini 18-19.yy'da almıştır. 1917'de ibadete kapanan mescit 1992'de yeniden açılmıştır.

Osmanlı Mezarlığı: 16.yy'dan 19.yy'ın sonuna kadar gömüye açık olduğu olduğu anlaşılmaktadır. Mezar taşlarında gül, selvi ağacı, üzüm salkımları, nar, hurma ve stilize edilmiş birçok bitkisel motif yer almaktadır.

1 yorum:

birseyvar dedi ki...

Merhabaa. Her şey dilediğince olsun. Ahmet ABASIKELEŞ
www.birseyvar.blogcu.com